LAFOLOG MENOPOZ CADI - Sandalye Kapmaca...
   
 
  Home
  Contact
  GDO ya da Genetiği Dönüştürülmüş Oğlanlar...
  GDO ya da Gıdıklama Dengemi Oğlum...
  Gençlerin İşsizliği...
  Tabiiki Geçeceğiz Sınır Ötesine...
  Hülya Bu...
  İlk Kurşun Anıtı...
  Turkishman In Newyork...
  Boşver Be Kadın...
  İnsan Haklarının Anlamı...
  İsteriz de, İsteriz !...
  BEŞİKTAŞ Şampiyon, ORTA DİREK Küme Düştü...
  Ben Olsaydım...
  Hazmedilecek Daha Ne Kaldı?...
  Yıl 2009...
  Bir Maç Analizi...
  Pink Taxi
  Bir Yakınma Yazısı...
  İçelim Açılalım...
  Neyi Anlamıyorsun Nuri ?...
  Viagra...
  İslamiyet ve Eşcinseller...
  Cumhuriyeti Kavramak...
  Hacivat'la Karagöz
  Atatürk İlkeleri'ne AÇILIM Yapmak...
  5 Ekim Dünya Çocuk Günüymüş...
  Ampul Yutmuş Yılan...
  Tıpta Laiklik...
  Can Güvenliğimiz İçin Bir Dilekçe...
  Kimin Üstünlüğü ?...
  Koş Vatandaş, Koş; Kurbanlık Bunlar !...
  Eyvah !... Başımıza Taş Yağacakmış...
  Halkçı ECEVİTLER ya da ECEVİT A.Ş. Üzerine Bir Yazı
  25 Kasım...
  Hoşgörü...
  Derde Derman SARIGÜL...
  Kadınlarımıza...
  KALKIN AYAĞA ANADOLUNUN ANALARI !...
  10 Aralık için bir yazı
  Kamer GENÇ, Yiğit BULUT, Nihat GENÇ...
  Son Kertede Amaç; KÜRDİSTAN...
  Sandalye Kapmaca...
  Kırmızı Alarm !...
  Su Diye İnlemek İstemiyorsanız; TOPBAŞ Efendi'yi Durdurun !...
  Bugün Bizans Düştü !...
  RTE Haklı...
  Bugünlerde Pek Moda...
  Kutlu Doğumlar...
Sandalye Kapmaca…
              “ya da SARIGÜL uymazsa CEVİZOĞLU verelim!..”
 
 Son duyumlara, söylemlere göre (çünkü tek, tek ben saymadım) ülkemizde 64 siyasal parti varmış… Kişi başına değil ama, neredeyse 1 milyon kişi başına bir parti düşüyor kabaca… Siyaset oyununa soyunanlar, çocukluk oyunu “sandalye kapmaca” oyununun büyüklere uyarlanmış bir biçimi sanıyorlar kanımca şu siyasete katılmayı, siyasal partiler aracılığıyla ülke yönetimine atılmayı… Ve çoğaldıkça partiler, çoğaldıkça ülkeyi yönetmeye adaylar, ters orantılı olarak bölünüyor oylar… Seçim sonrasında da yükseliyor; “vay”lar…İngilizcesi’nden why değil bu “vay”lar… Pişmanlıkla dizlerini dövenlerin, ellerim kırılaydı da diyenlerin ses tellerinden yükselen yankılar… Bu süreçte demokrasiyi kendince, kendilerine göre algılayanlar Machiavelli’nin kuramına cuk oturuyorlar; “böl ve yönet” ilkesine hizmet etmenin hezimetini yaşıyorlar…
Baylar ve de bayanlar; köşe kapmaca, mendil kapmaca oyunları gibi “sandalye kapmaca” oyunları oynanmıyor büyüyünce… İnce, ince ve de adabınca, erkanınca siyaset oyunu oynanıyor, dolayısıyla sizlerin bölünüp, bölünüp, pek çok parti adı altında görünüp durmanız; fırsatçıların, pusuda bekleyenlerin işine yarıyor. Adı kurulduğu gün duyulmuş, sonrasında unutulmuş bilmem hangi partinin başkanı, yönetim kurulu üyesi ya da parti meclisi üyesi olsanız ne olur ki ?... Oylar yönünü şaşırıp, partiniz de barajı aşıp siz de TBMM’ye mi gireceksiniz ?...Bu ne tatlı düş, bu ne tatlı rüya… Seçim öncesinde alanlarda söylediğiniz sözleriniz ütopya… Üç, beş ay sonrasında kopacak fırtına, çıkacak bir kavga… Partiniz sizlere ömür; elbetteki size umut bağlayanların çöpe giden oyları da… Bakın PKK’nın türevi partiye… Terör ve ırkçılık üzerinden hiç fire vermeden, her kapatılma sonucu, eşeğini boyayıp, babasına satan Kayserili gibi; yeni ad, ama eski madamlarla, adamlarla ve söylemlerle kendini siyaset pazarına sürenler hiç bölünüyorlar mı birkaç partiye, birkaç parçaya, hiç başlıyorlar mı sandalye kapmaca oyunuyla dalaşmaya ?... Onlar her dem tek parça, yek parça; onların dalaşı da, dövüşü de bizlerle... Ulusal birliğimizle, ülke bütünlüğümüzle…
Ve şimdi de gelelim bir başka adrese, bir başka düşünceye…1974 Kıbrıs Barış Hareketi’nin ardından; adını dağa, taşa yazdıran KARAOĞLAN cephesine…”Huzur içinde uyusun” Karaoğlan, toprakla buluştu, “kim bilir belki de Tanrı’nın yardımıyla” Rahşan Hanımefendi’den kaçtı, savuştu… Ama Bayan ECEVİT; sarı bir GÜL koklayacakmış derken, bir de baktık ki CEVİZ kırmaktaymış, GÜVERCİN’in kolunu, kanadını yolmaktaymış…
Bilenler, bilir; bilmeyenler de benden duysunlar… Rahşan Hanımefendi’nin vardır bir kara kaplı defteri… Yazıldı mı bir kez oraya Hanımefendi elinden her kim olursa, olsun birisinin adı, kırılmaz kesinlikle Hanımefendi’nin inadı; KARAOĞLAN tutkunu olsa da zat-ı muhterem, kanser mi olur yoksa verem, orasını da bilemem, ağzıyla güvercin tutsa, bir de zeytin dalı taşısa da belki yaranabilir hem İsa’ya, hem Musa’ya, hem de Muhammed’e… Ama hiç girişmesin bu kadar zahmete; yaranamaz Hazreti Rahşan Hanımefendi’ye, ne yapsa da giremez partiye… Neyse konuyu saptırmayalım, yorumlarımızı şimdilik kendimize saklayalım, özün sözü; güvercinin kanadından düşen SARIGÜL yetmemiş, şimdi bir de CEVİZOĞLU sürülmüş Rahşan Hanımefendi tarafından siyasal arenaya “Gladyatörler gibi boğuşsun ulusalcılar parti, parti kendi aralarında, ülkeyi ele geçirmek için Cumhuriyet karşıtları girsinler sıraya”… İşte Rahşan Hanımefendi’nin “kara kaplısı” gibi, vardır benim de bir defter-i kebirim… Düne bakıp, bugünü yorumlarken hiç şaşmaz ne aritmetiğim, ne de cebirim…Bu defter-i kebirime, 22 Temmuz 2007 seçimlerinin ardından yazmışım 23 Temmuz 2007 günlü sayfaya; TAYYİP TEŞEKKÜR ETMELİ diye… Soracak olursanız ki bu başlık da niye ?... Paylaşması benden, okuyup anlaması; hıyarım var diyene, bir avuç tuzla koşan seçmenden…
 
 
*Tayyip teşekkür etmeli… Kimlere mi ?...
 
MEHMET AĞAR’a…
Önce DYP-ANAP birleşmesiyle erkan MUMCU’yu oyalayıp, daha sonra Mesut YILMAZ’ı işin içine katmaya kalkışıp, MUMCU’nun bam teline basarak oyun bozanlık ettiği ve bu sürecin sonucunda ANAP’ı, gerçekteyse RTE’nin karşısından MUMCU’yu sildiği/susturduğu, dolayısıyla RTE’nin ve AKP’nin iç gerçeklerini alanlarda halka anlatmasını önlediği için…
 
CEM UZAN ve TATLISES’e…
MHP ve CHP’ye gidebilecek olası oyların yönünü şaşırtıp, oyların bölünmesini sağladığı için ki özellikle de TATLISES’i yanına alarak kararsızların, “bu şarlatanlara, soytarılara mı oy vereceğiz?” sorularının ardında/sarmalında/gölgesinde/kuşkusunda kararlı bir biçimde AKP’ye yönelmelerine, “bu tutarsızların arasında, yine de en tutarlısı AKP” diye düşünmelerine neden oldukları için…
 
HULKİ CEVİZOĞLU’na…
“Atatürk, ulus, devlet, kuvayı milliye” söylemleriyle; yine CHP ve MHP’ye gidebilecek oyları çekerek, adı üzerinden çöpe gitmesine aracı olduğu için…
 
RECAİ KUTAN’a…
ERBAKAN’ı alanlara sürdüğü, dolayısıyla izlediği “tabut politikası” aracılığıyla halkı bezdirdiği için…
 
En çoooooook da DENİZ BAYKAL’a…
Halkın partisi olduğu savıyla varolup da, halktan bu denli kopuk, bu denli uzak kalabildiği, halkta “sınıf bilinci-ekonomik gönenç ilişkisi” bağlamında iletişim kuramadığı için…
 
 
Ve de YALANCILAR’a…
Aydınlık Türkiye için alanlarda buluşup da, sandıklarda oylarla buluşmayı beceremeyenlere ki onlar;
Şehit aileleri…
İşçiler…
Memurlar…
Emekliler…
İşsizler…
Köylüler…
Aleviler…
Ve Ordu…
Bütün bu kitleler oylarını kime verdi ?... Sonuçlara bakılırsa; her iki seçmenden biri AKP’ye…Bundan böyle hiç kimse yakınmasın… Vatan elden gidiyor diye sağa, sola bakınmasın… Hep birlikte şimdi haykırsınlar, koro şefleri TATLISES’le birlikte; van, tu, tri, foro… Yaşasın emperyalist güçlerin Türkiye’deki utkusu…
 
Günümüzde yaşananlara bakılırsa; 22 Temmuz 2007 sonuçlarından ders alınmadığı oldukça belli, belli ki SARIGÜL de koklayacaklar, CEVİZOĞLU’nu sandıklarda saklayacaklar çıkacaktır aramızdan… Ve de RTE’nin avanesiyle, ÖCALAN’nın adını yenilemiş  19 havarisi parsayı toplamak için yararlanacaktır bu “sandalye kapmaca” yarışından…
Umalım ki ders alsın seçmen bu yaşanan oyunlardan ve dilerim ki seçim sonrasında “Tayyip teşekkür etmeli” başlıklı bir başka yazı yazmayı nasip etmesin bana Yaradan…
      Selma ERDAL; Bursa
 
CEVİZOĞLU’nun  partisine ilişkin yönlendirme için:
 
 
Today, there have been 20 visitors (39 hits) on this page!
This website was created for free with Own-Free-Website.com. Would you also like to have your own website?
Sign up for free