LAFOLOG MENOPOZ CADI - Kırmızı Alarm !...
   
 
  Home
  Contact
  GDO ya da Genetiği Dönüştürülmüş Oğlanlar...
  GDO ya da Gıdıklama Dengemi Oğlum...
  Gençlerin İşsizliği...
  Tabiiki Geçeceğiz Sınır Ötesine...
  Hülya Bu...
  İlk Kurşun Anıtı...
  Turkishman In Newyork...
  Boşver Be Kadın...
  İnsan Haklarının Anlamı...
  İsteriz de, İsteriz !...
  BEŞİKTAŞ Şampiyon, ORTA DİREK Küme Düştü...
  Ben Olsaydım...
  Hazmedilecek Daha Ne Kaldı?...
  Yıl 2009...
  Bir Maç Analizi...
  Pink Taxi
  Bir Yakınma Yazısı...
  İçelim Açılalım...
  Neyi Anlamıyorsun Nuri ?...
  Viagra...
  İslamiyet ve Eşcinseller...
  Cumhuriyeti Kavramak...
  Hacivat'la Karagöz
  Atatürk İlkeleri'ne AÇILIM Yapmak...
  5 Ekim Dünya Çocuk Günüymüş...
  Ampul Yutmuş Yılan...
  Tıpta Laiklik...
  Can Güvenliğimiz İçin Bir Dilekçe...
  Kimin Üstünlüğü ?...
  Koş Vatandaş, Koş; Kurbanlık Bunlar !...
  Eyvah !... Başımıza Taş Yağacakmış...
  Halkçı ECEVİTLER ya da ECEVİT A.Ş. Üzerine Bir Yazı
  25 Kasım...
  Hoşgörü...
  Derde Derman SARIGÜL...
  Kadınlarımıza...
  KALKIN AYAĞA ANADOLUNUN ANALARI !...
  10 Aralık için bir yazı
  Kamer GENÇ, Yiğit BULUT, Nihat GENÇ...
  Son Kertede Amaç; KÜRDİSTAN...
  Sandalye Kapmaca...
  Kırmızı Alarm !...
  Su Diye İnlemek İstemiyorsanız; TOPBAŞ Efendi'yi Durdurun !...
  Bugün Bizans Düştü !...
  RTE Haklı...
  Bugünlerde Pek Moda...
  Kutlu Doğumlar...

 

İlk kez 2007 ve 2008 Yaz aylarında susuzluk nedeniyle verildi KIRMIZI ALARM… 2009 ve özellikle de 2010 Kış aylarında da aşırı yağışlar ve sel baskınları nedeniyle yine verildi KIRMIZI ALARM… Özellikle de ülkemizin Batısı’nda…

Geçmişte olağanüstü durumlarda (doğal, toplumsal, siyasal ayrımı yapılmaksızın); yer depreştiğinde, gök gürlediğinde, Güneş yaktığında ya da bulutların ardından baktığında, don olduğunda, kuraklık kavurduğunda, Lodos ya da Poyraz yeli savurduğunda ihale Cenab-ı Allah’a kalırdı ve benim o günlerdeki çocuk aklım ülkemizde bir Cenab-ı Allah Bakanlığı var sanırdı… O’nun Bakanlığı’nın kamu hizmetlerini yeterince, gereğince yerine getiremediğinden dolayı geliyordu başımıza bu olumsuzluklar diye düşünürdü çocuk bedenimdeki usum, kaygılanırdı biteviye umut kuşum… Sonra büyüdüm… Ben büyüdüm de Dünya küçük mü kaldı ?... Dünya da büyüdü… Elbetteki  özgül ağırlığıyla, kütlesiyle, hacmiyle, eni-boyu-yarıçapıyla, enlem-boylam sayısıyla değil; üzerinde yaşayanların, barınanların, O’na bağımlı yaşayanların sayısıyla, insan sayısıyla, population olarak, nüfus artışıyla, demografik anlamda büyüdü… Bu büyümeyle doğru orantılı olarak; sorunlar da büyüdü, artan insan sayısıyla birlikte sorunlar da çoğaldı. Bu büyümeyle birlikte insanların usları, akılları, düşünceleri, algıları büyüdü dolayısıyla Cenab-ı Allah üzerinden kabahatlerden, suçlardan, sorumluluklardan sıyrılma dönemi de geçmişte kaldı. Değişmeyen, değişimin kendisidir diyalektik kuramına göndermede bulunurcasına yaşanan sorunlar bağlamında sorunların suçlusu da değişti yeni bir suçlu bulundu… Ve o suçluya yaşadığımız küreselleşme olgusunun türevleri üzerinden yüklenmeye başlandı suçlar…

İş, aş yetmez oldu; suçlu bulundu: KÜRESEL EKONOMİK KRİZ…

Erkeklerin dönüşümü, yaşadıkları hormonal değişiklikler nedeniyle  kadınlara sağlıklı erkek bulmada sorunlar yaşanmaya başlandı, eş sayısı yetmez oldu; suçlu bulundu; KÜRESEL ÇEVRE SORUNLARI…

Dört mevsimin güncesi, üçer aylık dönencesi karmakarışık oldu; yine suçlu hemen bulundu: KÜRESEL ISINMA…

Artan insan sayısı, artan hırslar, doyumsuz ihtiraslar bağlamında yer altı ve yerüstü kaynakları için kavgalar, savaşlar çıktı; suçlu bulundu: KÜRESEL PAYLAŞMA…

Toplumsal kirlenme, tozuma, yozlaşma, yoldan çıkma anlamında toplumların değer yargıları bozuldu; suçlu anında bulundu: KÜRESEL MEDIA…

Oysa her olumsuzluğa neden olan, Doğa’nın, yaşadığımız kürenin, gezegenimiz, Mavi Bilyemiz Dünya’nın dengesini bozan, onu üzen tek suçlu: İNSAN…

Kendini evrendeki tüm varlıkların üzerinde sayan, kendini düzenin efendisi olarak gören insan gerçek suçlu…

Ve denizlerden, göllerden, akarsulardan doğal yataklarını çalan: İNSAN…

Tohum ekerek değil, kum-çimento-asfalt dökerek toprakları çalan: İNSAN…

Toprak, yağan yağmuru, karı; yavaş, yavaş sindiremezse imbiklerden süzercesine katmanlarından geçiremezse sel olup çoğalır, taşar ve de yolunu şaşar kendinden çalınan yatağını bulamadığından… İşte o zaman öfkeyle geri alır kendisinden çalınan yatağını… Hiç aldırmaz kıyılarındaki insan soyunun endişesine, korkusuna; kapıp götürür çadırını, otağını…

KIRMIZI ALARM; Edirne’de, İzmir’de, Bursa’da…

Denizlerden, göllerden, akarsulardan çalınan topraklar; sular altında… Bir de Trakya’da “komşi” barajın kapaklarını açınca… Verildi KIRMIZI ALARM…

Oysa insan soyu usuna vermeli KIRMIZI ALARM; dur demeli Doğa’dan çalma huyuna, gem vurmalı şu doyumsuzluk hırsına…

Cenab-ı Allah Bakanlığı diye bir bakanlık olmadığını öğrenen ben ve benzerlerime hiç de inandırıcı gelmiyor; yaşanan sorunların suçlusunun KÜRESELLEŞME masalının  türevlerinden birinde  olduğu  söylemek… Doğa’ya, Dünya’ya, Mavi Bilye’ye, yaşadığımız küreye saygısızca ve de kaygısızca eylemlerde bulunduğunu göre, göre genel ve yerel yetkililerin, etkililerin, doymazların, aymazların söylediği yalanlara kanmak; her şeyin sorumlusunun Cenab-ı Allah Bakanlığı olduğunu sanmak kadar safça, çocukça…

Yaşanan sorunların, tek sorumlusu; İNSAN…

Etkili-, etkisiz, yetkili-yetkisiz, yöneten-yönetilen, sömüren-sömürülen, duyarlı-duyarsız, saygılı-saygısız, kaygılı-kaygısız; hiçbir ayrım yapmaksızın yaşananların sorumlusu; İNSAN… Değişmedikçe eylemleri, söylemleri, algısı, yargısı, tutum ve davranışları, engellenmedikçe beynindeki  sömürü içerikli kavram; durmaksızın verilmeli İNSAN için KIRMIZI ALARM…

Selma ERDAL: Bursa

 

 

 
Today, there have been 3 visitors (5 hits) on this page!
This website was created for free with Own-Free-Website.com. Would you also like to have your own website?
Sign up for free