BOŞVER BE KADIN !...
1980 öncesinde; “bilinçli mutsuzluk-bilinçsiz mutluluk” tartışmaları yaşanırdı…
Bilinçli mutsuzluğun pençesinde devrimciler; “işçi-memur-emekli-emekçi-köylü-maraba-ırgat; sınıf bilincinden yoksun, sömürülüyor kat, kat… Yaşıyor bilinçsizcesine bir mutluluk… Oysa yaptığı, yaşadığı; varsıla kölelik, kulluk… Sürüyor toprağı, elinde pulluk; ama artık değer gidiyor
başkalarının kasasına…” diye tasalanırlardı…
Sarhoş masalarında her gece, Devrim’e kaç gün kaldığına ilişkin zaman ve zemin yoklamasıyla sayıklanırlardı…
Özünde az-çok o günlerden kalmayız ya, 1980 sonrasında böyle sayıklayanlar, tek, tek ayıklansalar da, kimileri de (saf değiştirmek için) tek, tek uyanıklıkla ayılsalar da “değişmeyen, değişimin kendisidir” demeyi bir türlü beceremeyen ben ve benim gibiler için, bugün bile sürüyor aynı tartışma, aynı sorgulama, aynı beyin kemirme…
Oysa gün/gündem gelmiş 2009’lara…
O günlerden, bugünlere değişen ne ?...
Düzensizlikler düzeni; tıkırında işliyor…
Kendisine karşı çıkanı; arsızca haşlıyor…
Tekerine çomak sokanı; acımadan taşlıyor…
Hırsını alamazsa, kuytularda şişliyor…
“Bilinçsiz mutluluk” yaşıyor sandıklarının
Sandıkları dolu, bir elleri yağda, diğeri balda; keyifleri yerinde…
Deniz kıyısı, ağaç gölgesi, mabadları serinde…
Seninse kaygıların yerli, yerinde;
Düşlerde kaldı aydınlık bir geleceğe ilişkin umutların…
İşte geldin, gidiyorsun…
Daha ne sorup, sorguluyorsun, bilinçli mi, bilinçsiz mi diye ?...
Bu düzensizlik düzenine uyanlar “mutluluk”la girmiş gerdeğe…
İzlerken onları, benzedin şaşkın ördeğe…
Yeter artık, boşver be kadın !...
Dünya’yı sırtında taşıyan ATLAS mısın ?...
Selma ERDAL; Bursa