HACİVAT’LA KARAGÖZ; BULUŞTULAR 12 EYLÜL ANISINA…
Hacivat (H): A benim Karagözüm nasılsın?...
Karagöz(K): Senin de çocuğun asılsın…
H: Karagözüm ne diyorsun böyle ?... Ramazan üstü yakışır mı bu sözler sana ?..
K: Her 12 Eylül’de ağlıyor binlerce ana… Bir de diyorsun ki yakışır mı bu sözler ?... Bilmez misin ki her 12 Eylül’de ciğerim sızlar…
H: Ne olmuş Eylül’ün 12’siyse ?... Bizler duacıyız kazasız, belasız atlatalım her 11 Eylül’ü diye…
K: Hacicavcav yine beni anlamazdan gelirsin, ben ağlarken sen gülersin ?...
H: Neden ağlarsın be Karagözüm ?... Nedir sesindeki bu hüzün ?...
K: Ah be Hacivat; ne tez unuttun… Halbuki o günlerde sen de bizlerle saf tuttun… Demek ki sen bizleri uyuttun, şimdi umursamıyorsun 12 Eylül’ü… Başımıza kesildin 11 Eylül bülbülü…
H: Aman Karagözüm; o günler geride kaldı, insanlık çoook başka yerlere yol aldı…
K:Amerikan emperyalizmine direnin diyen sen; oldun Amerikan uşağı… Elinde çelik kaşağı; derimi yüzenlerden yanasın… Umurunda bile değil; benim içim oluk, oluk kanasın…
H: Ah be Karagözüm; kaldı mı artık endişe, korku Amerikan egemenliğinden ?... Aç gözünü de bak; bugün Mao’nun Pekin’inde, Lenin’in Moskova’sında bile Cola içiliyor… Daracık blue-jean’li Rus kızları, erkekler için özel seçiliyor…Komünist düzenin üretken kadını, üretilen değere dönüştü…Senin Trabzon uşakları;“Nataşa” aşkıyla yatağa düştü…Bütün bunlar niye mi ?...
K: Hah işte; dur bakalım orada… Başlama yine “Yeni Dünya Düzeni; Küreselleşme” masalına… Bilmekteyim ben de, olsam da bu kadar cahil; 12 Eylül 1980 bu başlangıç için ilk delil… Ondan sonra atıldı “küreselleşme” diye bir kavram ortaya, bir zamanlar Amerikan egemenliğine direnen senin Altmışsekizliler; teker, teker takıldı bu oltaya..
H: Aman Karagözüm ne demektesin?... Biz aydınların hakkını yemektesin?...
K: Ben hak yemem Hacivat… Yediğim kuru soğan, esvabım bir kat… Değilim de senin gibi avukat; küreselleşme yalanı için…
H: Aman Karagözüm; dur ben sana anlatayım küreselleşmeyi…
K: Bırak Hacivat Çelebi; temiz kalanlara elleşmeyi…
H: Aman Karagözüm neler demektesin ?... Yeni Dünya Düzeni’ni yanlış bellemektesin…
K: Sen de en verimli tarlaları bellemektesin; ırgata da kalmakta çorak toprak…
H: Dinle Karagözüm anlatayım sana doğrusunu; kurutma muhabbet kuyusunu… Sen yanlış bilmektesin…
K: Ah be Hacivat; beni hep cahil bulmaktasın… Sen biraz sus, biraz da ben anlatayım şu küreselleşmenin anlamını; ortaya dökeyim senin yalanını… Sorarsan şu küreselleşmenin anlamını; say ki gezegenimiz Dünya, tek bir ülke… Söylenense koca bir yalan ezilen halka… Tastamamdır; sınırların kalkması demek… Böylece kolayca sömürülsün diye emek… Kuşkusuz sınırlar kalktı; ama kimlere?... Yüzlerce yıldır, utanmadan Dünyamız’ı kemirenlere…
H: Dinle beni bir yol Karagözüm, asmada bırakmadın üzüm…
K: O benin işim değil; varı, yoğu sömürmek sizin işiniz… Daha yeni kırıldı dişiniz… Ben gibilere gelince; değil ülkenin sınırlarını aşmak, evimizin duvarlarından dışarıya taşamıyoruz… Ramazan gelmeden, zamları geldi… Dengesi bozulan yoksul halk; ağlamaktansa saf, saf güldü…
H: Aman be Karagözüm; küreselleşme mi neden oldu bu zamlara ?...Bilmiyor musun bu yaz yine geldi ülkeye “küresel ısınma”?...
K: Önceleri de “bu kış ülkeye komünizm gelecek” diye halkı uyuttunuz, şimdi de her sorun için “küresel ısınma”yı suçlu buldunuz…Bizleri de iyice ahmak bildiniz…
H: Söyleme böyle Karagözüm; bu kadar da saldırma, her duyduğuna aldırma… 1980’lerden bu yana; çağ atlamaktadır Türkiye…
K: 21. yüzyıldan, 6.yüzyıla mı ?... İki ileri-bir geri, mehter adımı gibi… Mehter bile hiç değilse bir adım öne yürür, sizin atladığınız çağda; her şey çürür…
H: Aman Karagözüm; sen ne demektesin ?... Yoksa bu Ramazan da oruç mu yemektesin?...
K: Bulursam bir dilim ekmekle, bir baş soğan, hele bir de içecek bir yudum su… Bakarım çevreme; var mı başkalarında açlık korkusu ?... Diz de çökmem kimsenin sofrasına; Türküsü’nü çığırmam onun, çünkü binmem ki arabasına…
H: Ah be Karagözüm; sen iyice aymaz olmuşsun, kimseleri saymaz olmuşsun… El, etek öpmekle dudak aşınmaz, tırnak olmayınca sırt kaşınmaz…
K: Sen değil miydin bize; “zincirlerinizden başka kaybedecek neyiniz var?” diyen ?... Zincirlerimi yitirmedim henüz ama; yitirdim gençlerimi, umutlarımı, onların yaşayamadığı güzel yarınları…Üstelik hiç de doymuyor bebelerimin karınları…
H: Aç gözünü be Karagözüm, dilimde tükendi sözüm; Marksizm değil, artık Makiavelizm genel ilke… Dillerine doladı bu sözleri, kırsal kökenli kaldırım sürtükleri bile; “başarıya giden her yol mübah”… Sense arıyorsun bende bir günah… Senin anlayacağın şimdilerde her şey satılık… Neredeeee yarin yanağından gayrısını halkıyla paylaşacak alık ?...
K: Aman Hacivat Çelebi; sen komünistliği iyi bilirdin, şimdi neler demektesin ?... Yoksa sen de mi oldun liboş?...
H: Ne söylersen söyle be Karagözüm; böyle gönlüm daha bir hoş…
K: Aman Hacivat Çelebi; sen iyicesine olmuşsun sarhoş… Demek ki sen de oldun liboş; liboşlarla birlikesin?...Ayağı yalın, donu yamalı Anadolu halkına liberal libas biçmektesin ?...
H: Ah be Karagözüm; oldum olası kalın kafalısın, halkın için tasalısın… Ama boşuna yanmaktasın, onların keyfi gıcır, karnı tok, sırtı pek… Buldular mı o gün yemek; “bir günlük beylik, beyliktir” diyerek aldırmazlar… Senin gibi yeni düzene saldırmazlar…
K: Desene Hacicavcav; halkımız taptaze av küresel canavarlara… Ağızlara bir parmak bal; “işte özgürlük, demokrasi, liberalizm budur” ne istersen al…
H: Unut artık seni üzeni… Anlamaya çalış bu yeni düzeni…
K: Ne düzeni ?... Demek bunun içindi; 12 Eylül dümeni ?...
H: İşine gelirse Karagözüm; bundan sonra dümen, ah, şey, düzen böyle… Varsa sende akıl, sen de bize takıl… Nedir bu böyle; hep itil, kakıl?... Asılana ağlamaktansa; kasılana bağlanırım… Methiyeler düzerek, çökerim sofrasına; doyururum karnımı, göbeklenir yağlanırım…
K: Aman Hacicavcav destur; sen benden uzak dur… Sömürgenlerin artıklarıyla yağlanmaktansa; her 12 Eylül’de, ülkemin başına gelenlere kor ateşlerde yanar, dağlanırım… Bunca söze karşın; işte burada metreyle, arşın… Herkesin usu başında; gelmeden yol ayrımına iyice ölç-biç, düşün-taşın… Bugün 12 Eylül dedik, öfkemizi taşlarda bilemedik, belki haddimizi de bilemedik, belki sürç-i lisan ettik, af ola, bizimkiler de Bush’un sözleri gibi gaf ola… Gülelim acınacak halimize; bakalım sonuçta ne geçecek elimize ?...
Selma ERDAL/Bursa
selma_erdal16@yahoo.com