İlk Kurşun Anıtı…
12 Eylül 1980 sonrasında yaşanan değişim sürecinde ; ÖZALİZM uygulamalarına ilişkin tartışmalar ,
gelişmeler , yaşananlar ülkemi z gündemindeki yerini 2009 yılında bile korumakla birlikte , yakın
geleceğimizde de kolay , kolay gündemden düşmeyecek gibi …1980 Eylül’ünün ardından alınan
“24 Ocak Kararları” mimarının ; 1950’lerde MENDERES’in “Küçük Amerika” özlemlerinin ardılı
düşünceleri , ülkemize ve ulusumuza bu günleri de gösterdi . İşte TÖ’nün izindeki RTE ; ikinci
kez ülke yönetiminde … Ve 3 Ekim 2009 günü gerçekleşen AKP Kongresi’ndeki gövde gösterisine ,
başta Said’i Nursi / Kürdi ve nice Türkiye Cumhuriyeti Devleti karşıtlarının manevi şahsiyetlerinden
aldığı destek eşliğinde meydan okumasına bakılırsa; üçüncü kez iktidara gelme plan ve programları
peşinde…
Kemalizm’le birlikte ülkemiz gerçeklerine uyarlanmış DEVLETÇİ ekonomi politikalarıyla
bağdaşmayan ve bizlere dayatılan bu ekonomik düzene ( belki de düzensizlik deyimi daha uygun
düşebilir ) ilişkin tepkiler , eleştiriler ; pek çok yazar , çizer , söyler tarafından gündeme getirildi .
Getirilirken de kendine özgü yapısını yitiren toplumumuzda; önceleri bir belirsizlik ve şaşkınlığın
ardından , bu gidişe bazen gizli , bazen açık alkış tutulduğu dönemler oldu . ÖZALİZM’in kolaycı
yaşam biçimi amaç edinildi . “ Emeksiz yemenin yolları nasıl olmalıdır ? “ diye ilkeler belirlendi .
Ama ÖZALİZM’in koşulları herkese aynı olanakları sunmuyordu , Tanrı da her kuluna “ yürü “ ya
da “ yürüt “ demiyordu . Böylece Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarında öyle bir ortama gelindi
ki ; Emlak Bankası’ndan aldığı tüketici kredisini geri ödeme güçlüğüne düşen devlet memurları
için karalama kampanyaları başlatıldı , işlerinden atılmaları için yollar düşünüldü . Diğer yandan da
böyle sıradan memurcukların vergileriyle sermayesi oluşturulan kamu bankalarından özellikle
Emlak’ın kredileri “ne yaptıkları, ne ile iştigal etmiş” oldukları belirsizlere akıtıldı .
Gerçi ne oldukları belirsizlere verilen kredilerin geleceğinin / geri dönüşünün belirsiz olacağını
söylemek o günler için olağandışı bir varsayımı ileri sürmek sayılmazdı . Ama nedense o günlerde
böylesi tehlikelere ilişkin olasılıklar üzerinde durulmuyor , tersine bu belirsizliklerin açığa çıkarılması ,
akla karanın ayrıştırılması için girişilen çabaların önüne setler çekiliyordu (Nasıl ki bugün de Dişli’ler
fişlenmiyor, Deniz Feneri söndürülmüyorsa.) , saçı bitmedik yetimin hakkını arayanlar da övgü yerine
yergilere hedef oluyordu . Ne zamana değin ?...İlk kurşuna değin …Emlak Bankası’nın para
musluklarını TÖ yandaşları için açan Engin CİVAN’a atılan ilk kurşuna değin …
Bugünlerde CHP-AKP kapışması bağlamında; Deniz BAYKAL’ın ve CHP’li Mustafa
ÖZYÜREK’in dokunulmazlıkların kaldırılması önerisi sık, sık duyulunca televizyon yansılarından ,
anımsadım bu yaşananları …Ve o günlerde CİVAN’a atılan kurşunla birlikte; eski defterlerin
yeniden açılıp , namus-ölçer metrelerin geçici bir süre için de olsa ülkemizde çalışmaya başladığı
o günler …Gerçi günümüzde ; “ Tencere dibin kara “ atasözümüzde olduğu gibi…
Nasıl ki beyazın da beyazı olabildiği gibi… Hırsızın da hırsızı olabileceği doğrusu o günlerde
usuma gelmemişti . Ama daha sonraları neler gördük biz., neler duyduk biz ?...
Bu yaşananlar bağlamında ortaya çıkan genel görünüme sıra gelince ; bugün Türk Siyasal
yaşamında, soldan sağa tüm partilerin TBMM’de bulunması temeline dayalı bir siyasal yelpaze
oluşturulamadı ama soldan sağa tüm partiler , yolsuzluk yelpazesinde yer almayı gerçekleştirebildi .
21. yüzyılda Türk Demokrasisi’nin ve çok partili sisteminin ulaştığı başarı düzeyi ; ancak bu durum
oldu …Ve Engin CİVAN’a atılan “ ilk kurşun “ da ; “ siyasetçi , bürokrat , işadamı ( mafya ) “
işbirliğinde unutulmazlar arasındaki yerini aldı, Susurluk kamyonundan daha öncesinde… .
Anadolu halk geleneğinin bilgelerinden, değerlerinden biri olan Nasreddin Hoca demiş ki ;
testi kırılmadan önce önlemini alacaksın …
Bu nedenle ben de Nasreddin Hocamız’dan esinlenerek , kuşkusuz bildiğimiz , bilmediğimiz pek çok
testi kırıldı , ama daha çoğunun kırılmasını önlemek ve de DOKUNULMAZLIKLARIN
KALDIRILMASI bağlamında seçim öncesinde alanlarda seçmene verilmiş sözlerin tutulması, yaşama
geçirilmesi, gerçeğe dönüştürülmesi umuduyla, beklentisiyle derim ki ;
İzmir’e çıkan Yunan ordusuna ilk kurşunu atan Gazeteci Hasan Tahsin’in anıtı gibi bir “ İlk kurşun
Anıtı ” dikilsin … Kimin adına mı ?...
Gerçek amacı bambaşka da olsa ; o dönemde üstü örtülen onca yolsuzluğun ülke gündemine
gelmesine neden olan Engin CİVAN’a , ilk kurşunu atan tetikçinin adına …
Nereye mi ?... TBMM’nin yemin kürsüsünün tam karşısına …
Bugünlerde DTP’lilerin yargıya “ifade vermeleri için” yaka, paça alınıp, götürülme tartışmaları
sürdürülürken… Ve de şu AÇILIM karmaşasının yanı sıra; hani diyorum şu dokunulmazlıklar
nedeniyle dokunulamayanların suçlarına ilişkin dosyalar da yargının önüne gelebilsin diye bir
AÇILIM daha yapılsa… Dikilmesini önerdiğimiz “Engin CİVANA kurşun atan tetikçinin anıtı”nın
açılış töreninde ; “Dokunulmazlıkların kaldırılacağına ilişkin yasa teklifinin TBMM’ye “ sunulacağını
duyuran bir konuşma yapsa RTE…
İşte ağızlara sakız olan AÇILIM denen şu şey; dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin yapılacak
böylesi bir AÇILIM kadar halkı hoşnut edebilir mi hiç?...
Selma ERDAL/Bursa