İSA doğmuş Meryem’den Ortadoğu’da ve Yahudi toplumunda…
Günümüzde doğsaydı “nesebi sahih”, daha anlaşılır bir sözcükle PİÇ sayılacaktı.
Oysa O; “Tanrı’nın Oğlu” sayıldı ve Yahudiler ansızın ayıldı. Dümenlerine taş koyan, saygınlık, yetke ve çıkarlar bağlamında edinimlerinin altını oyan bir adam peydahlanmıştı, “bakire” bir madamdan…
Onu çarmıha gerseler de, cesedi budur diyerek taştan yataklara serseler de, bulunmadı tek kan ne kefeninde ne de donunda ve sonunda başlattılar takvimleri onun doğum gününde…
Kuşkusuz İSA’dan öncesinde Yahudiler’in Musası’nın da doğduğu gün vardı, onlar da takvim diye Musa’nınkini sayardı.
Yahudiler’in ve Hıristiyanlar’ın olur da Müslümanlar’ın takvimleri boş mu durur?...
Onlar için de MUHAMMED’in Mekke’den, Medine’ye Hicreti, oluverdi Müslümanlar’ın HİCRİ TAKVİMİ…
Bizler de inandık, inandırıldık, belki de “öteki dünya” düşleriyle mutluluğa kandık, kandırıldık ama yine de sevdik, saydık bu adamları ve de onları doğuran madamları ve ille de takvimlerini…
Buraya değin her şey pek güzel, iyi ve de hoş…
İnsanlık takvimleriyle mutluluktan sarhoş…
Dinsel ve Ulusal Bayramlar…
Aman dökülmesin baklavanın yanındaki ayranlar…
Dinlence olarak da duyurulsun bu özel günler, başlasın seyranlar…
AB’ye uyum sürecinden çooook önce, dinler arası barış adına, bakmaya başladık hamursuzun, paskalya çöreğinin ve kurban kavurmasının tadına…Nereye /ne zamana değin?...
Elbetteki 80’li yıllara değin…
1980 sonrasında değişmeye başlayınca Türkiye, usumuz kolay, kolay aldanmasa da uzaktan sürekli komut veren KURNAZ TİLKİ’ye ( ki o SAM AMCA olarak da bilinir, ülkemizde “iktidar” olabilmek için onunla gerdeğe girilir, ona yüz vermeyenler “ivedilikle” siyaset sahnesinden silinir ); bir de baktık ki KUTLU DOĞUM HAFTAMIZ da olmuş 27 Nisan’da,
23 Nisan’la inatlaşırcasına…
Önceleri PEYGAMBERİMİZİN DOĞUM GÜNÜ olarak sürülünce piyasaya, MUHAMMED’inki sandık, demek ki karıştırıldı Mekke ve Medine’deki külliyen her tozlu sandık, ulaşıldı o kutlunun doğum gününe, evrak-ı doğum senedine…
Önceleri saygılandık, eh ne de olsa vardı ülkenin genelinde Müslümanlık…
Bununla birlikte giderek de kaygılandık…
Fısıldamaya başladı birileri kamusal alana, dediler ki:
-Yazıklar olsun kim kandıysa bu yalana… Bu PEYGAMBER bildiğiniz MUHAMMED değil, sen istiyorsan KURNAZ TİLKİ’nin atadığı YENİ PEYGAMBER karşısında eğil…
Ve böylece müjdeler, büşralar ve de muştular olsun ki işte YENİ PEYGAMBERİMİZ de oldu, saflar saf, saf huzurunda durdu…
Uyanıklar arada sırada çıktıkça ortaya, insanlık tarihi boyunca, “belki de açgözlü olduklarından mı nedendir bilinmez, karınları onların ölçütüne göre” daha az doyunca; düşüyorlar yola nebilik savıyla, çevrelerine doluşturacakları “inanan/mürid” avıyla…
Kimileri çakılsa da çarmıha çiviyle, yenileri ve daha yenileri ve de “en son” biçimleri geliyor da, geliyor…
Yeni, yeni modeller üretiliyor; sömürü düzeninin efendilerince, uyutabilmek için inançla, dince…
Sömürülenlere atıp da birer kanca, ucunda “öteki dünya” düşleri için kutsal bir kitap, usları delmekte matkap, matkap, bir de o nebinin dilinde güzel bir hitap, insansoyu neye inanacağından şaşkın ve de yorgun düşse de, “bu arada tarih değiştirildi 20-27 Nisan yerine” bundan böyle bilinmelidir ki 14 -20 Nisan günleri; KUTLU DOĞUM HAFTASI(*)…
Bu karara katılmayanlara takılır bir gecede gecekondunun türemesi gibi ERGENEKONCU yaftası…
Kimisi bedenen, kimisi benliken olur demokrasi mevtası…
İşte bundan kelli;
Benim için takvimler
Ne Miladi’dir, ne de Hicri,
Hele, hele ne Japoni, ne de Çini…
Benim yılbaşılarım BİR ARALIK’da başlar,
BİR ARALIK’da yalnız benim için cıvıldaşır kuşlar,
Bugünde tarih güzellikler işler,
Bugünde başlıyor dense de kışlar,
O en güzel yılbaşıdır benim için
BİR ARALIK’da doğduğum için…
(*) Elbetteki eleştiriler gelince bu tarihlere çekildi hafta; yoksa 20-27 Nisan günleriydi doğum günü kutlaması, yaşanınca eleştiri patlaması, olmasın diye Cumhuriyet’le bu kadar da kör, kör parmağım gözüne derecesinde bir inatlaşma, değiştirildi bu yıl “kutlu doğum haftası”nın günleri… Hem kim kanabilir ki doğum günü, bugündür diyenlerin sözüne ?... Oysa alınsaydı karar; “doğum günü 4 Temmuz’dur” diye, vallahi kimseler sormazdı ki bu tarih niye ?... Üstelik de Amerikan-Arap kırması oluşturulan toplumsal kimlik bağlamında cuk da otururdu yerli yerine ve hiç kimseler de inmezdi bu kadar da derine; “saati, dakikası da yazılmış mı bari, nüfus kütüğüne ?” diye...
Selma Erdal; Bursa